30 Nisan 2013 Salı

Keçeden İsme Özel Taç - Azra

Cuma tadında bir günden herkese merhaba,
Soğuk havalardan şikayet etmediğim bol güneşli günlere nihayet ulaştık, hatta dün sobayı kaldırsam mı diye kaç kez sobanın etrafında dolaştım, sonra evimizin çok güneş almadığını, Kuzey'in eve tozdan çocuk olarak girdiği akşamları düşününce vazgeçtim. 

Azra, Busenur'un en yakın arkadaşı. Sınıftan da arkadaşı. Dün ikisi de takıp okula öyle gitmişler. O kareyi görünce nasıl mutlu oldum.. : ))
Busenur'un tacı için tık tık..
İki taç da kelebekli oldu, aynı model istediler. Keyifle güzel günlerde kullanırlar inşallah.
Bilgi ve siparişleriniz için alisnur@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz..

29 Nisan 2013 Pazartesi

Keçeden İsme Özel Bebek Badisi - Toprak

Haftaya uykulu başladım. Bütün sorumlusu Aliş. : )) 3 gündür Kuzey'i uyutup, "Oğlumsuz ben bir yere gidemem" modunda olduğum için yıllardır sinemeya gidemeyip izleyemediğim ne kadar film varsa sıralıyorum. Sonra olan çeneme oluyor, esneyip duruyorum. : )) İkinci kahve elimde, belki uykumu açar.
Süper, süper ötesi bir hafta sonu geçirdim. Maşallah, 41,5 kere. : ))
Cumartesi kankam, can dostum bizdeydi. Bahçenin keyfini çıkarta çıkarta sohbet ettik, ilerleyen saatlerde bir arkadaşım daha katıldı, doyumsuz bir muhabbet ortamı oluştu. 

Toprak bebek, henüz doğmadı, doğmasına sayılı günler kaldı. Yaz bebeği olacağı için badinin ölçüsünü ona göre aldım. Sağlıkla doğar inşallah Toprak, ailesine huzur ve mutluluk getirir..
Güzel bir hafta olsun hepimiz için..

26 Nisan 2013 Cuma

Keçe İsme Özel Denizci Temalı Kapı Süsü - Kuzey

Hayırlı Cumalar herkese,
Oğlumun odası denizci temalı değil aslında, denizle ilgili herşeyi çok sevdiği için böyle bir kapı süsü oldu. Siparişlerimi gördükçe hepsi kendisinin zannediyordu, olmayınca da üzülüyordu. Aslında haklı çocuk, önce oğluma yapmalıydım, değil mi? :))

32 aylık oldu Kuzey, 3 yaşa az kaldı, geçtiğimiz günlerde giydiğim kıyafeti beğenmemiş, bunu çok açık bir dille ifade etmişti. Dün akşam ise son noktayı koydu, kokumu beğenmemiş bay bilmiş. : ))
Babasıyla bahçede oynuyorlardı, fırsat bu deyip evi süpürüp sildim, ardından da akşam yemeği için mutfağa geçtim, masayı hazırlarken sarıldı bana kokluyor. "Kokuyorsun anne" dedi. İçten koklayınca safım ben de, nasıl seviniyorum. "Parfüm sepmelisin" dedi. Hönnk(!) diye kaldım o zaman. : )))
Tamam anneciimm diyebildim sadece. : ))

Bugün son iş günü. Bayılıyorum Cuma günlerine. Bu hafta sonu için henüz planımız yok. İlk sırayı yine park ve piknik alacağı kesin. Hepimizin mutlu günleri olsun inşallah.


24 Nisan 2013 Çarşamba

Keçe Taç (Yeni Model)


23 Nisan'ın bize de tatil olması bu günü Pazar günü işe gelmiş gibi hissetmeme yol açtı. : )) Harika bir 23 Nisan'dı hem Kuzey için hem de benim için. Seneye Allah nasip ederse oğlum da gösterisini yapan çocukların arasında olacak. Daha dün doğmuş gibi, zaman nasıl da hızlı akıyor.
Marketlerin oyuncaklardaki indirim kampanyaları bizimkilere yaradı, oyuncak stoklarını çoğaltmış oldular. Dünden beri favori oyuncağı oldu elindeki olta-balık takımı. Keçeden yapmayı düşünmüştüm benzerini, gerek kalmadı, hazır yapılmışını Kuzey, onu aldı. : ))

Tatil günü boş durulmaz, ilk fırsatta keçelere el atıp, yeni model bir taç yaptım. İsteğe göre isim yazılacak üstüne.

Bu akşam yeni doğan bir bebek görmeye gideceğiz. Minicik, kim bilir nasıl da güzel kokuyordur..
Allah dileyen herkese nasip etsin inşallah.

22 Nisan 2013 Pazartesi

Kitap Çekilişimin Sonucu

Kitap çekilişimi random.org sitesi aracılığıyla sonuçlandırdım. 
2 Nisan'da başlatmış olduğum çekilişime 27 kişi katıldı ve ilk yorumuyla Eyüp Yiğit Kartal blogu kazandı. Sevgili minik Eyüp annesine iki güzel kitap kazandırmış oldu.

İletişim bilgilerini alisnur@gmail.com mail adresime bekliyorum. 
Mayıs ayı içerisinde de kitap çekilişim devam edecek..
Facebookta Kuzeyin Annesinden olarak bulabilirsiniz beni.



Keçeden İsme Özel Taç -Busenur

Cuma tadında bir Pazartesi gününden herkese merhaba. Yarının tatil oluşu hemen hemen hepimizin yüzünde gülücük oluşturuyordur değil mi? : ))
Yarın hava güzel olursa Kuzeyi bayrama götürmek istiyorum. Geçen seneki 23 Nisan'da Bursa'daydık. En az çocuklar kadar mutlu ve heyecanlıydım ben de. Kuzey gün boyunca bayrağı bırakmamıştı elinden. 

Keçeden İsme Özel Taç -Busenur

Keçe işlerine aynı keyifle devam ediyorum. Bu sefer Busenur için taç yaptım. Hatta arkadaşı için de sipariş aldım. : ))
Kitap çekilişimin sonucunu öğleden sonra açıklayacağım. Bakalım günün şanslı okuru kim olacak? 

19 Nisan 2013 Cuma

Keçeden İsme Özel Bebek Badisi - İlknur

Keçeden İsme Özel Bebek Badisi - İlknur

Hayırlı cumalar,
Her fırsatta dile getiriyorum, pek bir severim Cuma günlerini.
Bir kaç gündür bebek badileri ile devam ediyorum paylaşmaya, bir kaç gün daha böyle olacak sanırım, üç badi daha sipariş aldım. İlknur henüz 9 günlük. : )) 0-3 aylık badi kullandım. Evine neşe, huzur, mutluluk getirdiğine inandığım için ev figürü kullandım bu sefer.

Geçen hafta nöbetim oldığu için hafta sonu tatilinden pek bir şey anlamamıştım, bu hafta sonu, hava güzel olursa inşallah, piknik sepetimizi de alıp, dolaşmak istiyorum. Yeni piknik alanları keşfederiz belki.

Mutlu bir hafta sonu diliyorum. Keyfiniz daim olsun. : ))





18 Nisan 2013 Perşembe

Keçe İsme Özel Bebek Badisi - Çınar Ali

Çınar Ali için hazırladığım ikinci badi. İlkini görmek isterseniz buradan bakabilirsiniz.


Bir ev ve bir de kalp figürüm de vardı bu badi için tasarladığım, ama ismi de ekleyince bu haliyle daha güzel olduğuna karar verip ev ve kalbi İlknur'un badisinde kullandım. : ))
Bunları yaparken hem dinleniyorum hem de keyifli dakikalar geçiriyorum.
Facebookta anlık da paylaşıyorum yaptıklarımı.
Beni ordan da takip edebilirsiniz.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Keçe Nazar Boncuğu Anahtarlık

Keçe Nazar Boncuğu Anahtarlık
İçi dolguludur.

2 Yaş Çocuğu ve Paylaşma

Kuzey'e oyuncak alırken onun gelişimine faydalı olacağını düşündüğüm oyuncakları tercih ettim bu güne kadar. Her gördüğünü, her istediğini almadım. Ayda bir kez oyuncak hakkı vardı hep, tabii bazı durumlar hariç. Sadece bir oyuncak alabilirdi, bunun için seçim yapması gerekiyordu. Buna rağmen evde oyuncak yığını var yine de.


Parka gittiğimiz de ya da eve yanına bir arkadaşı geldiğinde iyi günündeyse paylaşır oyuncaklarını. Bazen kendi isteğiyle, bazen de kenarda bir kaç cümle konuştuktan sonra ikna olur paylaşmaya. Aşağıdaki yazıyı okuyuncaya kadar ikna çabalarımı sonuna kadar kullanıyordum, oysa ki kendisi istemiyorsa paylaşmayı zorlamamak gerekiyormuş. Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.

Arkadaşlarımıza, akrabalarımıza ya da parka giderken mutlaka oyuncak çantası da hazırlıyorum. Çocuklu eve gidiyorsak ordaki çocuğun özelliklerine göre de seçiyorum yanımıza aldığım oyuncakları. Bazen de Kuzey'e bırakıyorum, o hazırlıyor.
Bebeklikten çocukluğa geçen bir çocuk için duygusal gelişim anlamında aşılması gereken bir çok konu vardır.
Bu konuların en başında, kendisinin ayrı bir birey olduğunu kavramak gelir. Artık bebeklik dönemindeki gibi, her konuda anneye bağımlı değildir. Kendi başına yürüyebilmekte, koşabilmekte, konuşabilmekte, hatta tuvaletini kontrol edebilmektedir. Bu beceriler, çocuğun ayrı bir birey olma duygusunu güçlendirir. Ayrışmış bir bireyin kendine ait eşyaları da vardır.
Bu nedenle 2 yaş civarındaki çocuklarda ben, benim,bana sözcükleri çok sıklıkla duyulur. Çocuk bunları tam olarak dile getiremese de, bu şekilde davranır. Böyle davranması da son derece sağlıklıdır.

Çünkü çocuğun eşyalarını paylaşmayı öğrenmeden önce onlara sahip olmayı öğrenmesi gerekir. Sahip olma duygusu gelişmeden paylaşma duygusu gelişmez.

İki yaş civarındaki çocuklar, tümüyle benmerkezci düşünürler. Onlara göre dünya onları çevresinde dönüyordur. Bu yaştaki çocuklar için sadece kendi istek ve ihtiyaçları önemlidir. Kendi isteklerini bilirler, ancak karşılarındaki kişinin de ihtiyaçları olabileceğini düşünecek zihinsel olgunlukta değillerdir. Bu nedenle de kendisi bir oyuncağı istediğinde, bu onlar için dünyanın en anlaşılabilir şeyidir, ancak yaşıtlarının istekleri çok anlaşılmazdır.

Paylaşma empati yeteneği ile çok bağlantılıdır. Bir çocuk için arkadaşının isteklerini yerine getirmekten memnun olma duygusu, onun isteklerini kavrayabilme ancak 5-6 yaşından sonra oluşur.

Çocuklar 4 yaşından itibaren seçici olarak paylaşmaya başlarlar; kendilerine sakladıkları oyuncaklar da vardır, çok güvendikleri arkadaşlarına verecekleri oyuncaklar da.

Anne-babalar çocuğu paylaşma konusunda bilmeleri gerekenler:

Çoğu anne-baba çocuklarını kardeşleri ya da arkadaşlarıyla eşyalarını paylaşmaları konusunda zorlarlar. Oysa, çocuklar kendilerine ait nesneleri ancak 4-6 yaş arasında paylaşabilirler. Bu yaşlardan önce çocuklardan bu olgunluğu beklemek gerçekçi olmaz.

Çocukların bir şeyin sahini oldukları hissini yaşamaları çok önemlidir. Çocuklar önce bu sahiplenme hissini, daha sonra paylaşma hissini yaşamalıdır. Küçük yaşlarda, çocuk eşyasını verdiğinde geri alabileceğini bilemez ve eşyasının tümüyle gittiğini düşünür.

Ayrıca sahip olma duygusu çocuğun benlik değerini de arttıran bir duygudur. Eşyalarını vermeye zorlanan çocuk, kendi istek ve ihtiyaçlarının önemsiz olduğunu düşünmeye başlar ve kendine verdiği değer giderek azalır.

Zorla paylaşmaya itilen çocuk, paylaşmayı öğrenmez. Bu konuda sürekli öğüt dinlemek zorunda kalan çocuk da paylaşmayı öğrenmez. Çocuğun bu konuda kendi sürecini yaşaması önemlidir.

Çocuğun işi oyundur. Kendini oyuna kaptırmış bir çocuğun sürekli bölünmesi onda öfke duyguları yaratır.

İşi sürekli bölünen çocuk, hiçi bir işe uzun süre dikkatini vermeyi öğrenemez. Yaşından önce, eşyalarını başkalarına vermeye zorlanan çocuklar da dikkat süresi de kısalmaya başlar, dikkat sorunları yaşanabilir, çünkü çocuk her an yaptığı işin bölünmesini beklemeye başlar.

Anne-babalar çocuklarında paylaşma duygusunu geliştirebilmek için neler yapabilirler?

Çocukları 5-6 yaşından önce kesinlikle paylaşma konusunda zorlamamak gerekir.

Çocuklarınıza paylaşma konusunda öncelikle kendiniz model olmalısınız. Sahip olduğu şeyleri başkalarıyla paylaşma konusunda isteksiz bir yetişkin çocuğa doğru şeyin bu olduğu mesajını verir. Örneğin, çocukla zamanını paylaşmak istemeyen, eşinin dertlerini paylaşmak istemeyen, gazetesini isteyen komşusuna 'yok' diyen bir kişinin çocuğu da olsa olsa bu şekilde davranmayı öğrenir.

Çocuğunuzla oyunlar oynayın. Bu oyunların içinde mutlaka paylaşma temalarını da ekleyin. Örneğin, oyundaki tüm bebeklere yiyecek dağıtmak, bebeklerin ellerindeki çikolatayı bölüşüp yemeleri, oyuncakları dönüşümlü oynamaları gibi.

Küçük çocuğunuzla al-ver oyunları oynayın. Çocuğunuzun elindeki oyuncağı isteyin, o oyuncakla birkaç saniye ilgilenip tekrar geri verin. Bu şekilde, çocuk verdiği bir şeyin ona geri geleceğini kavramaya başlar.

Bir paylaşım kutusu oluşturun. Bu kutunun içinde çocuğunuzun arkadaşıyla ya da kardeşiyle paylaşacağı oyuncaklar olsun. Bunlar birkaç oyuncak, boya kalemi, kağıt, top türünde oyuncaklar olabilir. Aynı zamanda çocuğunuzun, arkadaşlarıyla, kardeşleriyle hiçbir şekilde paylaşmak istemediğş oyuncaklar olmasına da izin verin; çocuğun mutlaka kendine ait bir özeli olsun.

Süre paylaşımı kuralı koyun. Paylaşma konusunun çok gerekli olduğu durumlarda, çocuklara süre paylaşımı kuralı koyun. Bir çalar saatle, birinin oyuncakla oynama süresinin bittiğini, oyuncağın diğerine geçeceğini belirtin. Çocuğun bu kuralı kavraması için en az 3-4 yaşında olması gerekir.


Çocuğunuzun gelişim düzeyine, haklarına ve isteklerine saygı gösterdiğinizde, onlar da başkalarının haklarına ve isteklerine saygı göstermeyi öğreneceklerdir.

16 Nisan 2013 Salı

Keçe Lohusa Taci - Uras'in Annesi

Uras'in kapi süsünü bitirdiğimde, son günlerde kullanımı oldukça yaygınlaşan keçe lohusa taci da yaptim. İlk fırsatta kendime de yapmak istiyorum. : )) Benimkinin adı lohusa tacı olmaz elbette, güzel bir kaç model var aklımda, ilerleyen günlerde netlik kazanır.

Keçe Lohusa Taci - Uras'in Annesi

Bu hafta hava hep yağmurlu mu olur bilmiyorum ama artık güneş istiyorum. Bahçenin otlarını temizledik, masa-sandalyeleri çıkarttım, yaza hazır ettim mekanı ama çocukla dışarıda oturulmayacak kadar soğuk hala.
Üstteki resimleri hafta sonu bahçede çekmiştim, güneşi görünce eve giresi gelmiyor insanın. Kuzeyin oyuncaklarını, bisitletini çıkartıyorum, akşamları tv de geliyor bahçeye.
Evlendiğimiz senelerde kapının önünde oturmaktan hoşlanmazdım, ben evde tv karşısında el işi yapar, Aliş bahçede tv karşısında çayını içerdi. Seneler geçti, alıştım bahçede oturmaya, hatta bu günlerde olduğu gibi sabırsızlık içinde bekler oldum.

15 Nisan 2013 Pazartesi

15 Nisan Akşamı Karesi

Herkese iyi akşamlar,
İsme Özel bebek badisi süslüyorum bu akşam. Aklıma estiği gibi keçeleri kestim, başladım dikmeye.
Bakalım bitince nasıl olacak..

Oğlum yok bu akşam, annanesinde kaldı, oyalanmak için doğru seçim oldu sanki.

Facebook'ta Kuzeyin Annesinden olarak bulabilirsiniz yaptıklarımı.

13 Nisan 2013 Cumartesi

İsme Özel Denizci Temalı Keçe Kapı Süsü - Uras

Önümüzdeki hafta içi doğması heyecanla beklenen Uras bebek için kapı süsü yaptım. Dün gece geç saatte bitti, bugün kargoya yetişti. Gülay hanımla daha önceden konuşmuştuk ama isme karar veremedikleri için son günlere kaldı.

Uras'ın odası denizci temalıymış. Odasına uygun bu modeli beğendiğini söyledi.

Dilerim Uras, ailesine sağlık mutluluk huzur dolu günleri de beraberinde getirir.

İsme Özel Denizci Temalı Keçe Kapı Süsü - Uras

Facebook sayfamı beğendiniz mi? Yaptıklarımı albüm halinde orada da görebilirsiniz.

Güzel bir hafta sonu tatili diliyorum herkese. Benim yarın nöbetim var, bu hafta bir günlük tatille idare edeceğiz artık. : ))
Tek bir gün tatil yapanlar bana kızmayın olur mu?

10 Nisan 2013 Çarşamba

Hediye Çekilişi: Demir Ege'li Hayat

Oğlumun sevdiği bir oyuncak ama almak nasip olmamıştı, belki bize çıkar.
Son katılım tarihi: 20 Nisan
Katılmak isterseniz tık tık.

Park Günleri Başladı

Nisan ayı ve sonrasını seviyorum. Hava ne çok sıcak ne de çok soğuk olmayacak bana göre. Kuzeyden önce daha çok yürüyüş yapardık, şimdi büyüdü, bebek arabası istemiyor, yorulunca da kucağa gelmek istiyor, az değil 14 kilo oldu, uzun vadede taşımak zor. : )) Çoğu yere arabayla gidiyoruz, bu da ekstra alınan kilo demek tabii. Yakında yine bu blogda diyet günlüğü tutmaya başlarım.
Oğlumla gidilebilecek mekanlarımız belli, bizim işten çıkış saatimizde köyden geliyor, hemen parka gitmek için hazırlanıyoruz. Sevdiği parkta çay-kahve içilebilecek yerin olması benim için avantaj olsa gerek. O oynarken ben de el-işi yapıp kahvemi yudumlayabiliyorum.

Benim sevdiğim hava malesef Kuzey' e pek iyi gelmiyor. Bir sıcak bir soğuk derken yine hasta oldu. Ventolin almaya başladık. Yeni evimize çıkınca azalır inşallah bu hastalığı. Sürekli ventolin alması da iyi bir şey olmasa gerek.
Sağlıklı mutlu ve en önemlisi hep söylediğim gibi huzurlu yarınlarınız olsun inşallah..

9 Nisan 2013 Salı

Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet


Hürriyet, Türkiye’nin en çok okunan gazete uygulaması Hürriyet E-Gazete’den sonra Hürriyet Tablet uygulamasını da hayata geçirdi. “Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet” sloganıyla tanıtılan ve Apple Store’da 1 numaraya yerleşen bu yeni uygulama kullanıcılar tarafından oldukça beğeniliyor.

2011 yılının Mart ayında hayata geçirilen Hürriyet E-gazete uygulaması bugün, Türkiye’nin en çok okunan tablet gazetesi olmayı başarmış durumda. Toplamda ücret ödeyen abone sayısı 16 bine ulaşarak, ücretsiz rakiplerinin ulaştığı rakamları geride bırakırken; Hürriyet okurları, E-Gazete uygulamasını günlük 50 bin, haftalık 350 bin kez ziyaret ediyor.

Tablet okurunun beklentisinin farklılaşması ve ilgi alanlarının değişmesiyle, okurlar artık okuduğu haberin videosunu da izlemek, farklı spor dalları hakkında analizler okumak, dünyadan ilginç fotoğraflar görmek, içeriği 'parmağının ucunda' hissetmek istiyor. Hürriyet Tablet uygulaması tam da bu beklenti ve ihtiyacı karşılamaya yönelik hazırlanmış bir uygulama.

Bir haftadır Apple Store’da en çok indirilen uygulamalar arasında 1 numarada yer alan Hürriyet Tablet’te, Manşet, Güncel, Ekonomi, Spor, Kelebek, Seyahat bölümlerinin yanı sıra Cumartesi ve Pazar eklerinin bambaşka yorumları yer alıyor. Günün videosu ve foto galeriler oldukça beğenilirken, HTML5 tabanlı bir uygulama olduğu için reklamverenler için de oldukça cazip.

Tablet bilgisayarların tüm olanaklarını kullanan yeni Hürriyet Tablet uygulaması, App Store ve Android Market’te, ücretsiz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

5 Nisan 2013 Cuma

Keçe Çerçeve Magnet - Kuzey

Uzun zamandır aklımdaydı, oğlumun ilk vesikalık resmi için keçeden çerçeve magnet yapmak. Her yaptığım onun olsun, sadece ona özel yapayım istiyor.. 

Bana çekmiş, küçük şeylerle de mutlu olmasını biliyor oğlum, bakalım bunu görünce ne tepki verecek..


Üst kısmını açık bıraktım, istenildiğinde resim değiştirilebilir.
Arka kısmı için kalın keçe kullandım. Buzdolabına yapıştırmak için de reklamcıların kullandığı magnetten faydalandım. : ))
Ben güzel bir hafta geçirdim, güzel havaların hepsini değerlendirip oğlumla parkta bulduk kendimizi.
Bugün de güzel olacak gibi, dün akşam tamir olan bisikletimizi de alıp gideriz yine parka. 
Hafta sonu bahçe işleri var, çimenler nasıl uzadı, belki bu sene çiçek de dikerim.. Gerçi köpeğimize ve özellikle Kuzey'e bu konuda güvenemiyorum. İkisi de çiçekleri dalında değil, kopmuş haliyle seviyorlar.

Güneşli, keyifli bir hafta sizlerle olsun.

İLK HAYAT'IM

Bebeğinizle geçirdiğiniz her an çok önemlidir; özellikle de "ilk anları" hayat boyu unutulmaz. İlk bakışı, ilk adımları, ilk kelimesi bir ömre bedeldir. Peki, bebeğinizin ilk’lerinden oluşan bir video yapmak ister misiniz?

Hayat Su, Bebeğimle Hayat Facebook sayfasında bu özel anları unutulmaz kılmak ve sevdiklerinizle paylaşabilmeniz için İlk Hayatım video uygulaması hazırlamış.


Bebeğinizin fotoğraflarını uygulamaya yükleyerek çok sevimli  bir video hazırlayabilirsiniz. Bebeğinizle hazırladığınız videoyu da sevdiklerinizle Facebook, Twitter ve E-posta yoluyla paylaşarak onun ilk anlarını ölümsüzleştirebilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Hediye Çekilişi: Bir Dalda İki Baykuş


Sizler de bu hediyeler için şansınızı denemek isterseniz Bir Dalda İki Baykuş bloguna uğrayınız..

Ayrıca benim de devam eden kitap çekilişim var, Küçük Mucizeler Dükkanı ve Bir Yumak Mutluluk, katılmadıysanız ayrıntılar burada.

2 Nisan 2013 Salı

Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor


Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Kitap Çekilişim Var


İki kitabım var sizlere hediye etmek istediğim. İkisini de çok büyük keyifle okudum. Evimde tozlu raflarda kalacağına okumak isteyen birisinin elinde olsun istedim. Küçük Mucizeler Dükkanı ve Bir Yumak Mutluluk.  2 kitap tek bir kişiye gidecek. Çekilişi random.org sitesi aracılığı ile yapacağım. Kargo bana ait.

Şartlar genelde aynı, izleyicim olmaniz, çekilişi blogunuzda duyurmaniz, -daha çok kişi katılabilsin diye- ve bana bu postun altına linki, mail adresinizi yorum olarak bırakmanız yeterli. 
Son katılım tarihi: 21 Nisan Pazar.
Çekiliş blogları ve yurt dışı katılımları üzelerek kabul edemiyorum
Çekilişi sevgili eşimin doğum günü 22 Nisan da yapıp aynı gün duyurmayı planlıyorum.
Herkese bol şans..

Otizm…

Aşağıdaki yazı, Nazım Özgün’ün annesi İrem Afşin tarafından kaleme alındı.

Otizm…
Yaşamın Farklı Bir Penceresi
Nisan… Aylardan bahar. Havada baharın müjdecisi kokular, yavaş yavaş açan çiçekler, cıvıltıları ile hayatımıza neşe katan kuşlar, güneşin sıcak ışığına kavuşan dünya. Nisan, ruhumuzu aydınlık günlerde ferahlattığımız ay.

Nisan, 2008 yılından bu yana, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca çocuk ve aileleri için çok başka bir anlam daha taşıyor: OTİZM.

2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi. Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.

Oğluşum Nazım Özgün ile otizm labirentine adım attığımız o ilk günden bugüne 8 yıl geçti. Otizmin karmaşık fırça darbeleri yüzünden, hayatımızın yol haritasını yeniden tanımladık. Bazen düşününce sanki otizmden önce bir hayatımız yokmuş gibi hissediyorum. Çok eskiden kendini fanusuna kapatmış ruh bebeğimin, şimdi benimle hayatı paylaşması nasıl bir mucizedir, çok iyi biliyorum.
Otizm, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nörolojik-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor.

Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla görülüyor, her 54 erkek çocuktan biri günümüzde otizm riski taşıyor. Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.

Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, Otizm Platformu’nun öngördüğü verilere göre, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğu “varsayılıyor.” Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşımızdan bahsedebiliriz.

Otizmin kapısını açmak için ilk önemli adım, erken teşhis. Otizm, yaklaşık bir yaş civarında ilk belirtilerini gösteriyor. Annenin sesi ve gülümsemesi gibi sosyal uyaranlara bebeğin tepkisiz kalması veya tepkilerinde yavaşlık olması, göz teması kurmada zorluklar, motor gelişmede ve taklit becerilerinde gecikme, uyku ve yemek düzeninde sorunlar ilk belirtiler arasında sayılabilir. Çok yaygın bir yanlış kanı, özellikle erkek çocukların geç konuştuğu veya anne/babası geç konuşan çocukların da geç konuşacağı düşüncesi… Ve erken teşhis, otizmli çocuğun gerekli eğitim ve tedavileri alarak hayata katılması için ilk önemli adım.
Eğer çocuğunuz;
  • Sizinle ve başkalarıyla göz kontağı kurmuyorsa,
  • İsmi söylendiğinde veya çağrıldığında dönüp bakmıyorsa, söyleneni işitmiyor gibi
  • Konuşmada yaşıtlarının gerisinde kalmışsa, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğu varsa, basmakalıp, yineleyici (ekolali) ya da özel bir dil kullanarak garip konuşuyorsa veya konuşması hiç gelişmemişse,
  • Gözleri sık sık bir şeye takılıp Anlamsız gülme veya ağlama krizleri
  • Parmağıyla istediği şeyi işaret ederek Oyuncaklara amacına uygun oynamayı beceremiyorsa, yaşıtlarının oynadığı oyunlara ilgi
  • Ellerini kanat gibi çırpma, parmak uçlarında yürüme, kendi çevresinde veya eşyalar etrafında dönme, sallanma, çırpınma şeklinde garip ve yineleyici hareketleri (stereotipi)
  • Bir şarkının bir bölümünü tekrar tekrar söylemek, dolapların kapaklarını sürekli olarak açıp kapatmak, ayak parmaklarının ucunda odanın bir ucundan öbür ucuna koşturmak, bazı eşyaları döndürmek veya sürekli sıraya dizmek gibi çeşitli ilgi ve davranış takıntıları
  • Günlük yaşamındaki düzen ve program değişimlere aşırı tepkiler veriyor ve uyum
  • Kendisine ve çevresine yönelik zarar verici davranışlara sahipse,

vakit kaybetmeden teşhis için uzmanlara başvurmak gerekiyor.

Otizmin tedavisi var mı?
Otizm, beş bilinmeyenli bir denklem gibi: Nedenleri tam olarak saptanamadığı gibi tek bir kesin tedavisi de günümüzde “henüz” mevcut değil! Otizm, toplumsal fark, ırk, dil, din gözetmiyor, çocuk yetiştirme biçiminizle veya sosyo-ekonomik koşullarınızla da ilgilenmiyor. Genetik faktörlerin yanı sıra, çevresel koşulların – yanlış beslenme, çevre kirliliği, kimyasal maddeler, yanlış ilaç kullanımı, ağır metaller, aşılarda bulunan bazı koruyucu maddeler vb.- otizmi tetiklediği düşünülüyor.

Otizmde biyolojik tedaviler ile ilgili çalışmalar devam ederken, bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel özel eğitim. Doğal gelişim gösteren her çocuğun kendiliğinden öğrendiği her şeyi, otizmli bir çocuğa özel eğitim yardımı ile öğretmek zorundasınız. Bu durum bazen iğneyle kuyu kazmaya benzese bile, her otizmli çocuk kendine göre bir öğrenme biçimine sahip. Önemli olan, kapıyı açacak doğru anahtarı bulmak.

Bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saat. Oysa ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar için aylık 6- 12 saat olan özel eğitim süreci, dünya genelinin oldukça gerisinde kalıyor.

Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor. Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark; erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları.

Oysa yaşamın gerçeği hiç de böyle söylemiyor size! Oğlum Nazım Özgün ile okul öncesi eğitim, ilkokul ve ortaokul süreçlerinde yaşadıklarımız, ayrımcılık hikayelerinden ibaret. Otizmli/Aspergerli çocuk, genellikle bilgi eksikliğinden kaynaklanan dirençleri nedeniyle, okul yönetimleri, öğretmenler ve diğer veliler tarafından okulda “istenmeyen çocuk” ilan ediliyor. Kaynaştırma raporlarına rağmen, okul idareleri otizmli kaynaştırma öğrencisinin kaydını almak istemiyorlar. Okul yaşamı esnasında yaşanan sorunların büyük bir kısmını hoşgörü, anlayış ve bilgi yetersizliğinin giderilmesi ile çözebiliriz, yeter ki toplum tarafından yaşamın her anında bizlere dayatılan en büyük “engel” olan ayrımcılığı yok edelim!

Otizmin oldukça karmaşık yapısı, otizmli bireyle birlikte ailesi başta olmak üzere yakın çevresindeki herkesi hayatın tüm evrelerinde etkiliyor. Otizmli bir çocuğun ilerlemesinde en büyük sorumluluk ailelerde, en ağır yük de annelerin omzunda! Otizmden etkilenen bireyin ve ailesinin her şeyden önce yalnız ve ötelenmiş bir hayata mahkum edilmemesi için, özellikle doğal gelişim gösteren çocuk ebeveynlerinin toplumsal yaşamı bizimle paylaşmayı öğrenmeleri gerekiyor.

Oğluşum, benim uğur Böcüğüm, aldığım her nefesin anlamı, yaşam öğretmenim! O’nunla birlikte otizmle mücadele ederken, mutluluğun tek bir bakış veya tek bir kelimeden ibaret olduğunu görme fırsatım oldu. Seslenince dönüp bakması, ağzından tek bir kelime çıkması, ağlayıp öfke krizleri geçirmeden bir tam gün geçirmesi, benimle gezmeye, markete, restorana, sinemaya gidebilmesi, kendini hayatın gündelik akışında veya okul hayatı içinde idare edebildiğini görmek için… yıllarca sabırla bekledim.

Biz ikimiz, çok başka bir yerden, büyük bir boşluktan, hiçlikten, sessizlikten, kapalı bir fanusun içinden geliyoruz. Yoku çok, azı fazla, yaşam sevincinin dibine vuran, hayatı farklılıkları ile yaşamayı öğrenmek zorunda kaldığımız bir uçurumun taa en dibinden geliyoruz. Öyle bir yerden geliyoruz ki, “gelmez, düzelmez, hayata katılmaz, konuşmaz, kendini seslendirmez, hayatı anlamaz, anlatamaz, asla paylaşamaz, duygularını gösteremez, hissedemez, arkadaş olamaz, okuyamaz, hiçbir zaman tam öğrenemez, hatta sevemez” demişlerdi… Hepsinin ne kadar boş olduğunu yaşama sımsıkı tutunmasıyla gösteren oğluşumun annesi olmak kadar beni hayatta tanımlayan bir şey yok!

Son 8 yılda ailemiz haline gelen otizm topluluğunun içindeki her otizmli çocuk benim de çocuğum, otizmli anne-babalar ise yoldaşım. Onlardan sadece biri olarak diyorum ki, gündelik hayatın içinde karşılaştığınız ağlayan bir çocuğu yargılayıp, annesine laf etmeden önce bir an düşünün. Çocuğunuzun sınıfında otizmli bir çocuğun da olmasının, farklılıkları yaşayarak öğrenecek kendi çocuğunuza da faydası olacağını lütfen unutmayın.

Her yıl Nisan ayı, Türkiye’de otizm adına yeni umutlar, yeni adımlar demek… Eğer siz de “Otizmin farkındayım, ama fark etmek yetmez, yaşamı paylaşmak gerek!” diyorsanız, otizmli çocukların ve anne-babalarının seslerine kulak verin, sesimize ses katın, otizmin bilinirliği ve sorunların çözümü için gönüllü destek verin ki, çocuklarımız hep beraber büyüsün.

Çünkü her çocuk farklılıkları ile yaşamda yer almayı hak eder!

Nisan Dünya Otizm Farkındalık Ayı’nda yaşamı paylaşan herkese yürek dolusu selam olsun!

M. İrem Afşin Nazım Özgün’ün Annesi
Gönüllü Otizm Aktivisti

OTİZMİ FARK ET, YAŞAMI PAYLAŞ! Kampanyası:

Otizmi fark et, fark ettir! Farkında olman yetmez, yaşamı paylaş! Yaşamı paylaşmak, sorunları paylaşmaktır. Ayrımcılık yapma, otizmliye engel yaratma!

#otizmifarketyasamipaylas
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...